ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ NEDİR?
- Doç. Dr. Orhan ÇAKIROĞLU
- 4 Şub 2018
- 3 dakikada okunur

Öğrenme güçlüğünün tanımının tarihsel süreç içinde gelişimi değerlendirildiğinde diğer pek çok özel eğitim kategorisinde olduğu gibi sürekli gelişen ve değişen bir döngü içinde olduğu görülmektedir. Tanımın güncellenmesine yönelik en önemli yeniliklerden birisi 2015 yılında DSM-5 tanı ölçütlerinde meydana gelmiştir.
Psikiyatrik bozukluklar için iki temel sınıflandırma sistemi kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi, Uluslararası Sağlık Örgütü tarafından geliştirilen (World Health Organization) ICD (International Classification of Diseases - Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması) sınıflandırmasıdır. İkincisi ise, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin (American Psychiatric Association) DSM (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders - Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) sınıflandırmasıdır. Uluslararası Sağlık Örgütü’nün sınıflaması tüm hastalıkları kapsayan bütünsel bir sınıflandırmadır ve daha çok Avrupa ülkelerinde kullanılmaktadır. DSM’in kullanımı ise başta Amerika’da olmak üzere Atlantik ötesindeki ülkelerde daha yaygın olarak kullanılmaktadır.
DSM-5’e göre “özel öğrenme güçlüğü” (geçmişte öğrenme güçlüğü olarak kullanılırdı) “bozukluğun davranış belirtileri ile bağlantılı olan bilişsel düzeyde anormalliklerin temelini oluşturan biyolojik kökene sahip bir nörogelişimsel bozukluktur.” Bu, temel akademik becerileri kazanmada önemli güçlük çeken çocuklar için en son kullanılan terimdir. DSM-5’e göre temel akademik beceriler şunlardır:
Kelimelerin doğru ve akıcı bir şekilde okunması
Okuduğunu anlama
Yazılı anlatım ve yazım
Aritmetik hesaplama
Matematiksel akıl yürütme
DSM-5, çocuklardaki ve ergenlerdeki "ısrarcılığı" "öğrenmede sınırlı ilerleme" olarak tanımlamaktadır (“bireyin sınıf arkadaşlarına yetişeceğine dair hiçbir kanıt yoktur” gibi). Burada anlatılmak istenen her türlü çabaya rağmen bireyin akademik başarısızlığının süreklilik göstermesidir. Yani çocuğun akademik performansının “ısrarlı ve tutarlı bir şekilde” arzu edilen seviyeye ulaşmamasıdır.
Ayrıca DSM-5, öğrenme güçlüklerinin "gözlemlenebilir bazı tanımlama davranışları veya semptomları olarak ortaya çıkması gerektiğini vurgulamıştır (Kriter A1-A6). Ayrıca, semptomu hedef alan müdahalelere rağmen (yani öğretimsel uyarlamalara ve desteklere rağmen) en az bir semptom 6 ay süreyle görülmeye devam etmelidir. DSM-5’e göre bu semptomlar şunlardır:
1. Hatalı veya yavaş ve zorlanarak okuma, sıklıkla kelimeleri tahmin etme veya kelimeleri seslendirmede güçlükler yaşanması.
2. Okunan metnin anlaşılmasında güçlük çekilmesi.
3. Yazımla ilgili zorluklar yaşanması.
4. Yazılı anlatımda karşılaşılan güçlükler.
5. Sayıları algılama, sayı olguları veya hesaplamaları geliştirme güçlükleri.
6. Matematiksel akıl yürütme ile ilgili zorluklar.
DSM-5 Özel Öğrenme Bozukluğunun Teşhisinde ikinci önemli özellik ve gereklilik, belirli akademik becerilerin bireylerin performansının "ilgili yaşa ait ortalamanın çok altında" olmasıdır (Kriter B), ancak ortalama performansın yalnızca "olağanüstü yüksek düzeyde destek" aracılığıyla sürdürülebilir olması da özel öğrenme güçlüğünün kanıtı olabilir şeklinde belirtmektedir. Bireyin bu yetersizlikleri, sınav notları ve test sonuçları gibi akademik performans ölçütlerinde görülür. Çeşitli derslerden veya okuldan kaçma davranışı görülebilir. "Bununla birlikte, bu ölçütler, bireysel olarak uygulanan, psikometrik olarak sağlam ve kültürel açıdan uygun, norma dayalı veya ölçüte dayalı akademik başarı testlerinden psikometrik kanıtlar gerektirdiği" de yine DSM-5’te vurgulanmıştır.
DSM-5, bireyin becerilerin ortalamanın çok altında olmasının gerekliliğini tanımlarken, akademik becerilerin "belirli öğrenme bozukluğu olan ve olmayan bireyleri ayırt etmek için kullanılabilecek doğal bir kesim noktası olmadığı için" bir süreklilik teşkil ettiğine dikkat çekmektedir. Yaş ortalamalarının -1.5 standart sapma altının veya 78 puanlık bir test puanın tanı kesinliğini sağlamada önemli büyüklükte olduğunu belirtmektedir. Ancak DSM-5, yaşa göre ortalamanın -1.0 ila -2.5 standart sapma aralığında belirli öğrenme güçlüklerini tanımlamak için klinik değerlendirme, akademik geçmiş, okul raporları ya da test puanlarından elde edilen diğer yakınsak kanıtların kullanılabileceğini vurgulamaktadır.
Üçüncü kriter (Kriter C), öğrenme güçlüğünün erken dönemlerde "kolaylıkla görülebileceğini" belirtmektedir ancak aynı zamanda artan öğrenme talepleri nedeniyle bazı bireylerde ileriki yıllara kadar görünmeyebileceğini belirtmektedir.
Sınıflama Koşulları da değişmiştir, Özel Öğrenme güçlüğü birincil zorluk yaşanan alan olarak belirtilmiştir:
Özel Öğrenme Güçlüğü
315.00 okumada bozukluk
315.2 yazılı anlatımda bozukluk
315.1 Matematikte bozukluk
Ayrıca, bozukluklar seviyelerine göre belirlenmektedir:
Hafif: Bir veya iki akademik alana ilişkin bazı zorluklar bulunmaktadır. ancak uygun uyarlamalar veya destek hizmetleri sunulduğunda bireyin telafi edebileceği veya iyi performans gösterebileceği kadar hafiftir.
Orta: Bir veya daha fazla akademik alanda "dikkat çekici" zorluklar vardır, böylelikle birey, okul yılı boyunca özel ve aralıksız yoğun öğretime tabi tutulmadan yeterince başarılı olamayacaktır. Günün en azından bir kısmı için, okulda, evde veya işte etkinlikleri doğru ve verimli bir şekilde tamamlamak için bazı uyarlamalar gerekli olabilir.
Ağır: Çeşitli akademik alanları etkileyen becerilerin öğrenilmesinde yaşanan zorluklar görülür, buna bağlı olarak bireyin, okul yıllarının çoğunda devam eden bireyselleştirilmiş ve özel olarak hazırlanmış öğretim olmadan bu becerileri öğrenme olasılığı düşüktür. Uygun uyarlama ve / veya hizmetler olsa bile, birey etkinlikleri etkin bir şekilde tamamlayamayabilir.
Matematik Bozukluğu ve Yazılı Anlatım zorlukları genellikle Okuma Bozuklukları ile birlikte görülür, ancak bazen tek başına teşhis edilir. DSM-5, okul çağındaki çocukların% 5-15'inde bir öğrenme güçlüğü teşhisi konacağını tahmin etmektedir. İlk kelimelerini 12-14 ayda söyleyememek ya da iki kelimelik cümleleri yaklaşık iki yıl söyleyememek gibi konuşmada erken gelişimsel güçlükleri olan çocuklar okuma güçlüğü geliştirme eğiliminde olabilirler. El-göz koordinasyonunda veya yürümeyi öğrenmede güçlükler gibi gelişimsel koordinasyon güçlüğü çeken çocuklar da bu güçlükleri göstermede büyük risk altında olabilir.
Öğrenme güçlüğü terimi ülkemizde son olarak MEB’nin 2006 yılında çıkarmış olduğu Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde şu şekilde tanımlanmaktadır:“Dili yazılı ya da sözlü anlamak ve kullanabilmek için gerekli olan bilgi alma süreçlerinin birinde veya birkaçında ortaya çıkan ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, heceleme, dikkat yoğunlaştırma ya da matematiksel işlemleri yapma güçlüğü nedeniyle özel eğitim ve destek eğitim hizmetine ihtiyacı olan birey” olarak ifade edilmektedir (MEB, 2006).
Comments