top of page
Ara

ÇOCUĞUNUZUN HAYATTA BAŞARISIZ OLMASINI İSTİYORSANIZ? O ZAMAN TELEVİZYON İZLEMEYE DEVAM!

  • Doç. Dr. Orhan ÇAKIROĞLU
  • 4 Şub 2018
  • 6 dakikada okunur

Televizyonun öğrenme ve okul başarısı üzerindeki olumsuz etkisi uzun yıllardan beri araştırmacıların en çok ilgi duyduğu konulardan birisidir. Buna bağlı olarak, televizyon izlemenin öğrenme üzerindeki etkisine yönelik pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların ortaya koyduğu ortak sonuç, televizyonun öğrenme üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğu gerçeğidir. Televizyonun çocuklar üzerindeki fiziksel etkisi obeziteden beyin gelişiminde farklılığa kadar pek çok alanda kanıtlanmıştır. Aynı zamanda çocukların yeme-içme davranışlarını etkileme, şiddet içerikli davranışlara maruz kalma, cinsel içerikli görüntüler deneyimleme, alkol ve sigara gibi zararlı maddeler kullanmaya teşvik gibi pek çok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Yeni Zelanda'da 1000 kişiyi (çocukluktan 26 yaşına kadar) içeren boylamsal bir araştırmanın sonuçlarına göre, çocukluk ve adolesan döneminde televizyon izleme, 12 yaşından önce eğitimde başarısız olma arasında bir ilişki vardır. Bunun yanında, bir çocuk 5-15 yaş grubunda televizyon izlemeye ne kadar çok zaman harcarsa, bir üniversiteden mezun olma olasılığı da o derece azalmaktadır[1].Yakın tarihli bir araştırma, 2-7 yaş grubundaki her üç çocuktan birinin ve 8-18 yaş grubundaki her üç çocuktan ikisinin yatak odasında televizyon bulunduğunu ortaya koymuştur. Hatta bilgisayar ve cep telefonu gibi cihazların varlığını göz önüne aldığımızda bu oran çok daha yukarılara çıkmaktadır. Çocukların anaokuluna girme zamanı geldiğinde, 4,000 saatlik bir televizyon izlemişlerdir ki televizyon başında geçirilen bu zaman anaokulunda geçirecekleri toplam zamanın çok ama çok üzerinde bir zaman dilimine eşdeğerdir[2]. ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, ortalama Amerikalı bir Amerikalı erişkin, ortalama1,669 saat televizyon izlemektedir. Bu, günde yaklaşık 4,5 saat televizyon izleme ve bir yıl boyunca tam 70 gün hiç durmadan televizyon izlemeye eşdeğerdir. Ortalama bir bireyin 65 yıl yaşadığını düşünürsek günde ortalama 4,5 saat televizyon izleyen birisi, hayatının tam 12,5 yılını televizyon karşısında geçirmiştir diyebiliriz[3].Çalışmalar bebeklerde TV ve dil gelişimi arasında bağlantı olduğunu göstermektedir. Bebekler televizyon izlemeye ne kadar çok zaman harcarsa, o kadar yavaş konuşmaya başlarlar. Bazı araştırmacılar televizyonun çocuklara etkilerinin doğrudan ve olumsuz olduğu sonucuna varmışlardır. Bu görüşe göre, televizyon sigara dumanı gibi zehirlidir. Ancak sigaralar akciğerlere zarar verirken, televizyon bireyin zihnine zarar verir.


Pek çoğumuz çocuklarımızın televizyon izlemesinin dil gelişimine katkısı olduğunu düşünürüz. Ancak araştırmalar bunun tam tersini göstermektedir. Dil edinimi alanında önde gelen araştırmacılardan Patricia Kuhl, bebekler üzerinde gerçekleştirdiği araştırmasıyla bunu kanıtlamıştır[1]. Kuhl ve meslektaşları Amerika’da 9 aylık bebeklere Çince öğretmeden oluşan bir deney gerçekleştirdi. Bunun için bebeklerden oluşan bir gruba Çince konuşan gerçek ve canlı bir bireyle etkileşime girmelerine izin verdi. 12 oturumdan sonra bu bebekler, Çincede yaygın olan bazı konuşma seslerini ayırt etme konusunda önemli gelişme gösterdiler. Ancak aynı deney, televizyonda yayınlanan dil öğretmenlerini izleyen başka bir bebek grubuyla tekrarlandığında, sonuçlar farklıydı. Televizyon izleyerek Çinceye maruz bırakılan bebekler, Çince konuşma seslerini ayırt etmede güçlük yaşadılar. Bu iki grup arasında dil gelişimini etkileyen en önemli faktörün sosyal etkileşim olduğu ortaya çıkmıştır.


Araştırmalar, herhangi bir ses kaydını dinlemek veya televizyon izlemekten ziyade karşılıklı konuşmanın ve sosyal diyaloğun dil gelişiminde en güçlü olumlu etkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu görüş yine son yıllarda yapılan ilginç bir deneyle ortaya konulmuştur[2]. Bu deneyde sıfır ila dört yaş arasındaki bebekler ve çocukların yaşadıkları ortamlarda kayıt cihazları kullanılarak her bir çocuğun yetişkin konuşmasına ve televizyona ne derece mazur kaldıkları nesnel olarak ölçülmüştür. Deney sonrasında elde edilen sonuçlar araştırmacıları çok şaşırtmıştı. Yetişkinler ve çocuklar arasındaki bire bir, karşılıklı iletişim sosyal konuşmanın daha iyi dil gelişimi ile bağlantılı olduğunu ortaya koymuştu. Bebekler ve çocukların, yetişkin konuşmalarına ne kadar çok zaman katılırlarsa, o kadar hızlı dil becerilerinin geliştiği ortaya çıkmıştı. Pek çoğumuz ses kayıtlarıyla hikâye dinleme veya yetişkinler tarafından gerçekleştirilen monologların da aynı etkiye sahip olacağını rahatlıkla düşünebilir. Ancak bu deneyden elde edilen sonuçlar, hikâye anlatımı da dâhil olmak üzere, yetişkin monologları dinlemenin, dil gelişimine olan etkisinin çok zayıf olduğunu ortaya koymuştu. Deneye katılan çocuklar ve yetişkinler arasındaki karşılıklı iletişim, yetişkinlerin konuşmasını dinleme etkisinden neredeyse 6 kat daha fazlaydı. Peki, televizyonun çocuklar üzerindeki etkisi nasıldı? Araştırmacılar, çocukların karşılıklı iletişime geçme durumlarını kontrol ettiklerinde, televizyonun çocuklara etkisinin ne olumlu ne de olumsuz olduğunu tespit ettiler. Yani televizyon izlemenin çocukların dil gelişimine hiçbir önemli katkısı yoktu.


Aynı konuyu araştıran farklı bilim adamları da aynı sonuca varmışlardır[1]. Araştırmacılar küçük çocukların gelişimini izlediklerinde, yetişkinlerle konuşurken daha fazla vakit geçiren çocukların daha geniş sözcük haznesine sahip olduklarını görmüşlerdir[2]. Ancak herhangi bir iletişime geçmeden sadece yetişkinleri konuşurken dinlemek aynı şekilde olumlu bir etkiye sahip değildir[3].


Elbette ki araştırmacılar bununla yetinmediler ve bir adım daha ileri gitmek istediler. Farklı bir grup araştırmacı çocukların Skype ve benzeri online sohbet programları üzerinden gerçekleştirilen iletişime nasıl bir tepki verdiklerini değerlendirmek amacıyla yine ilginç bir araştırmaya imza attılar[4]. Araştırmacılar öncelikle rastgele seçilmiş küçük çocuklardan oluşan iki grup oluşturdular. Her iki gruptaki çocuklar da Skype üzerinden karşılarındaki yetişkinle iletişime geçtiler. Ancak iki grup arasında sadece bir fark vardı. Birinci gruptaki çocuklarla yapılan iletişimde kullanılan yetişkin bir video kaydıydı. Yani gerçekte çocukların karşısında canlı yayın yapan bir yetişkin yoktu. Çocuklar karşılarındaki yetişkinle iletişime geçtiklerinde sadece videoda önceden tasarlanmış konu hakkında konuşan ve açıklama yapan bir kayıt vardı. İkinci gruptaki çocuklar ise gerçek bir insanla etkileşim halindeydi. İstedikleri sorular sorulabiliyor, her sorularına doğrudan cevap alabiliyorlardı. Her iki grup da aynı konu üzerine bir sohbet gerçekleştirmişti. Sohbetler sona erdikten sonra araştırmacılar her iki gruptaki öğrenciye de birtakım sözcüklerin ne anlama geldiğini sormuşlardı. Ancak bu sorulara doğru cevabı veren çocuklar gerçek bir yetişkinle iletişim kuran çocuklardı.


Televizyon izlemek hareketsizlik anlamına gelir ve hareketsizlik obezite ve kalp hastalığı ile bağlantılıdır. Obezite ile televizyon izleme arasında doğrudan bir ilişki olduğu araştırmalarla ortaya konmuştur[5]. Yine Harvard Halk Sağlığı Fakültesinde yürütülen yeni bir araştırma, çok fazla televizyon izlenmesinin obezite ve tip 2 diyabet geliştirme riskini önemli ölçüde artırabileceğini göstermiştir. Çünkü çok sık televizyon izleyen çocuklar oyun ve egzersiz aktivitelerinden uzak durduğu için fiziksel olarak daha çok problem yaşarlar.


Televizyonda gösterilen şiddet miktarı da her geçen yıl artmaktadır[1]. Düzenli olarak televizyon izleyen bir çocuk yılda 12,000 defa cinayet ve tecavüz gibi olumsuz eylemleri içeren görüntülere maruz kalmaktadır. Bugüne kadar yapılan 1000'den fazla araştırmanın sonuçları televizyonda sık sık şiddet içeren görüntüler izleyen çocuklarda saldırgan davranışları arttırdığını ortaya koymaktadır[2]. Ortalama bir Amerikalı, 18 yaşına kadar televizyonda 200.000 şiddet olayına tanık olur[3]. Çoğu şiddet eylemi, çocuklara hayran olduğu kahramanlar tarafından sergilenir. Bu kahramanlar sıklıkla düşmanla savaşarak veya düşmanı öldürerek başarılı olur. Çocuklar, doğru ve yanlış arasındaki farkı anlamaya çalışırken ekranda gördükleri ve gerçek hayattaki deneyimleri karışıklığa neden olur. Bütün bunların yanında, davranış sorunları, kâbuslar ve uyku güçlüğü şiddet görüntülerine aşırı derecede maruz kalma sonucu ortaya çıkabilir. Bütün bunların sonucunda çocuğun okulla uyumu ve başarılı bir okul hayatını sürdürmesi güçleşir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, uykunun çocukların dikkat, öğrenme süreci, bellek ve dolayısıyla akademik başarıları ve okul başarısı konularında önemli bir rol oynadığını göstermiştir[4].


Çocukların televizyondan olumsuz etkilenmesi için izlemelerine gerek yoktur. Pek çok evde günün büyük bir bölümünde izleyen olsun veya olmasın televizyon açıktır. İnsanların neden televizyonu sürekli açık bıraktığı ayrıca bir tartışma ve araştırma konusudur. Ancak her ne sebeple olursa olsun, açık bırakılan televizyon çocuklara zarar vermektedir. Çocuklar televizyonu izlemese dahi televizyondan gelen sesler ve rastgele dikkatini çeken görüntüler onları olumsuz etkilemektedir[1]. Hatta çocukların televizyon nedeniyle maruz kaldıkları olumsuzlukların yarısına yakını doğrudan televizyon izlemedikleri zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Bebeklerin ve çocukların bilişsel yeteneklerini ve motor becerilerini geliştirmek için şarkı söyleme, oyun oynama ve keşfetme gibi günlük aktivitelerde bulunmaları gerekir. Ancak arka planda çalışan televizyonunun neden olduğu neden olduğu dikkat dağınıklığı çocukların bu etkinliklere verimli bir şekilde katılımı etkiler. Televizyon açıkken bebekler aktif olmayı gerektiren oyunlara odaklanmada daha çok zorluk çekebilirler[2]. Arka planda izlenmese dahi açık olan bir televizyon, bebeklerin zihinsel ve dil gelişimini tehdit edebilir ve çocukluğun ilerleyen dönemlerinde dikkat problemlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Dikkat eksikliğinin öğrenme üzerindeki olumsuz etkisi herkes tarafından bilinen ve kabul edilen bir gerçektir.


Televizyon açıkken, hatta arka plandaki dahi açık olsa, ana-babalar bebekleriyle daha az konuşmakta ve daha az oynamaktadır. Çocuklarıyla etkileşime geçtiklerinde ise bu etkileşimin niteliği daha düşük ve özensizdir[3].Günümüzde bebekler ve çocuklarla etkileşimi teşvik etmek için tasarlanmış programlar ve DVD'ler raflarda yerini çoktan almıştır. Ancak özel olarak içeriği tasarlanmış bu programlarla yapılan etkileşimler bile arzulanan oranda değildir.


Peki, bu araştırmaların bize vermek istediği mesaj nedir? Televizyonun konuşmayı öğrenen çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinin farkına varmalı ve buna yönelik önlemler almalıyız. Ancak aynı zamanda televizyon izlemenin öğrenme gecikmelerinin doğrudan nedeni olmayabileceği gerçeğini de unutmamalıyız. Önemli olanın yetişkinler ve çocuklar arasındaki etkileşim olduğu ve her fırsatta çocuğun karşılıklı iletişime geçebilmesinin önünü açmalıyız. Kitabın başında da belirttiğim üzere, öğrenme çok boyutlu bir kavramdır ve pek çok içsel ve dışsal faktörle ilişkilidir. Televizyon izlerken vücudumuzun metabolizma hızı vücutta dinlenirken olduğundan daha düşüktür. Bu, bir insanın sadece sessizce oturup hiçbir şey yapmadan otururken esasında televizyon izlerken olduğundan daha fazla kalori yakacağı anlamına gelir[1]. Televizyonu izlemek veya izletmek anne-babalar için çocuk yetiştirmede kolay bir çözüm gibi gözükebilir, ancak gerçek şu ki en yoğun ebeveynlerin dahi çocuklarını eğlendireceği farklı yollar bulmaları mümkündür. Çocuğunuzla konuşun; ona gününüz hakkında, hava durumu hakkında, hayali bir dünya hakkında, her şey hakkında bir hikaye anlatın! Çocuğunuza şarkılar söyleyin (sesiniz kötü olsa bile)! Bebeğinizin dikkatini nesnelere çekin ve yeni nesneleri sayın ve bebeğinizin onlara dokunmasına izin verin. İster inanın ister inanmayın, bebekler basit bir şey sayarken sizi izleyerek temel matematiksel kavramları öğrenmeye başlayabilirler!


 
 
 

Comments


Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page